Levent SERDAR
Bir varmış beş yokmuş,
Yine karayazı köyünde Günlerden bir gün. Yeniçerilerin istemezük seslerinin yükseldiği bir dönemde
Şubat'ın soğuğunda.
Gün Doğumunun şafağında.
Zifiri karanlıkta.
İnancından dolayı başını örtenlerden hesap sorulduğu anlarda.
Mektebin önünde köyün muimi beklemekte.
Kapalı gelen bayan öğrencilerin, başlarını açmaları konusunda ikna etmekte
İkna olmayanları ise defetmekteymiş.
Gün dönmüş kandil yanmış. Kandili yakanlarda bu günler geride kaldı demişler.
Yıllar geçmiş ama yaşananlar hiç unutulmamış, sonra bu muim Karayazı Köyüne baş muim seçilmiş.
Herkes şaşırmış, nasıl olur. Kim talip oldu, boğazına kadar geçmişin kötü anılarına kim gömüldü. Bu kişi nasıl olduda bu işin başına getirildi, diye sormuşlar.
Başörtüsüne uzanan eller kırılsın diyenler, bu eli nasıl tutarlar diye düşünmüşler.
Demişler ki artık yeter. Karagölde kayık yarışı yapalım, kim kazanırsa onu kandil başı seçelim. Bu gidişe dur diyelim.
Muhtar start versin diye beklerken bir bakmışlar o gondol sefası için başka diyarlara gidiyor.
Anlamışlar ki herkes saltanat kayığının sefasını sürme derdinde. Kimse köylünün derdiyle dertlenmemekte.
Neyse kayıkçılar, Suya açılmışlar, bir de ne görsünler; Bir kayığın üstünde üç tane yağcı çırağı kürek çekmekte, dümende de merkez yağ lambacısı olan uncunun çocuğu, ellinde ki oyuncak borazanını öttürerek kayığa yön vermekte.
Bu yarışı biz kazandık diye düşünürlerken aniden irkilmişler! Gölün ortasında duran duba birden önlerine çıkmış. Çarpmamak için manevra yapmışlar tam alabora olacaklarmış ki.
Sis çökmüş, kimse kimseyi göremez olmuş.
Merakla gözler sonucu bekleye dursun değişen bir şey olmayacakmış. Köylü'nün yine kara bahtı değişmeyecekmiş.
Kim gelirse gelsin bu devran böyle gelmiş böyle gidecekmiş.
Ta ki Hüküm gününün sahibi; İşgal ettikleri makamların hesabını, yetim haklarını, adam kayırmayı, çoklukla övünmeyi, dini! Çıkarları için kullanmayı... Kendilerine soruncaya dek bu kısır döngü böyle sürecekmiş.
Bu masaldaki kişiler ve nesneler tamamen hayal ürünüdür.