Levent SERDAR
Düşündü. Ölçtü biçti. Kaşlarını çattı. Suratını astı. Nerden buluyor bu sözleri? Durdu, iki eliyle başını tuttu.
Kendi kendine konuşmaya devam etti. Mecnun desek; Bir delinin, sözleri böyle olmaz ki dedi. Şiir desek, şairliğine şahit olunmamıştı ki. Hem okuma yazması da yoktu. Küçük düşürmeliyiz. İtibarsızlaştırmalıyız.
Yalancılıkla mı suçlasak; Yok yok kimse buna inanmazdı. Halk arasında El Emin olarak biliniyordu.
En iyisi sihir diyelim. İnsanlara büyü yapıp, kendine bağlıyor diye bir söylenti çıkaralım. Bu akıllıca diye düşündü.
Böylelikle hasedinin, fitne ateşini yaktı. Planını uygulamaya koyuldu.
Sonra hakkında inen, Sekar’a(cehennemin insan bedenini kavuran ve tekrar diriltip aynı işlemi tekrar tekrar sürdürecek olan bölümü ), atılacağını bildiren ayetler gelince. Dizlerinin bağı çözüldü ve yüzü karardı.
Niye dedi? Ben varken! Yolcuları ağırlayan, açları doyuran, birçok oğlu ve parası olan, nüfuzu kuvvetli, Mekke'nin babası olarak bilinen, ben varken! Abdullah'ın yetimi, çoban Muhammed! Niye seçildi.
Çok iyi biliyordu; Ayetlerin, Allah'tan geldiğini ve yine çok iyi biliyordu ki Hz. Muhammed'in Allah'ın resulü olduğunu. Hasedi, kıskançlığı, kendini müstesna görmesi, bu gerçeğe şahadette bulunmasını engelledi.
Bilmek yetmiyordu. İman bilmek demek değildi. Öyle olsa bu hakikati, şeytan bildiği halde niye lanetlenmişti.
O, ibret alınması gereken bir prototipti. Bildiği halde söylenen gerçekleri inkâr edenlere, en bariz örnekti. Hasedinin esiri olmuşlara bir ibretti. Bedir'de öldürülen kâfirler arasındaydı. Adı da Velid Bin Muğire'ydi .
Hakikati inkâr etmenin en kolay yönü fikirleri değil, kişileri rencide etmektir. Zamanın her devrinde bu zihniyetin saldırısı bu yönlü olmuştur. Bu mantık budalaların bilinçaltında asalet fikri gelişmiştir. Günümüzde de tezahürleri var. Onlar gibi olan gazeteci, siyasi ve kendilerini bir halt zanneden bilgi fukaralarına birkaç sözüm var; Sizin bu analitik olmayan zekâ kapasitenize göre; Hz İbrahim’de suçlu. Babası put yapıp İbrahim’i büyüttü. Hz Lût’ta suçlu! Karısı onu yalancılıkla itam etti. Hz. Âdem’e. Ne diyeceksiniz: Oğlu Kabil ‘de kardeşi Habil i öldürdü. Hz. Yusuf ‘u kuyuya atan kardeşlerinin hesabını ondan mı soracaksınız. Ebu Leheb’ te peygamberimin amcasıydı, o devirde yaşasaydınız. Amr Bin Hişam gibi önce Amcana bak! Sonra bize çaka sat, diye alay mı edecektiniz. Yazıklar olsun size. Tekrar yazıklar olsun size!
Zaten çok okumayan bir toplumun, az sayıda okuyan bireyleri olarak. Zamanımızda hızla ilerlemekte. Bilinen akıbete doğru gitmekteyiz. İnananlar olarak; İki günü bir olan ziyandadır, gerçeğini kabul ediyoruz. Bize verilen bu sürede ziyanda olmamak için kendimizi geliştirmeli değil miyiz? Birbirimizden öğreneceğimiz çok şey var.
Eleştiriye evet ama küçük düşürmeye çalışmayı kabul etmiyorum. Bu konuda da ısrar edenleri de niyetimi ve kalbimi benden iyi bilen, Âlemlerin Rabbine havale ediyorum.